Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
# ANTİK YUNAN’DA BİLİM # 1-)HELLENİK ÇAĞ’DA BİLİM # -HOMEROS VE HESİODOS’UN DÜNYASI # -MİLET OKULU # *THALES # *PYTHAGORAS(PİSAGOR) # *PARMENİDES # *ZENON # *EMPEDOKLES # -ATOMİSTLER # *DEMOKRİTOS # -BİLGİ TACİRLERİ SOFİSTLER # *SOKRATES # BİLİMLER VE BİLİM ADAMLARI # *HALİKARNASLI HERODOTOS # -ASKLEPİON TAPINAKLARI # *HİPOKRATES # -ATİNA DÖNEMİ # *PLATON (Eflatun) # *ARİSTOTELES # 2-) HELLENİSTİK ÇAĞ’DA BİLİM # DÖNEMİN BİLİMSEL KURUMLARI # *EUKLEİDES(ÖKLİDES) # *APOLLONİOS # *SİSAMLI ARİSTARKHOS # *ARCHİMEDES # *TEOFRASTOS
Kısaca :
Geometri, matematik, astronomi, tarih, coğrafya, tıp, fizik alanında ilerleme olmuştur. Felsefe ve edebiyat olarak zaten inanılmaz işler yapmışlardır.
Detay :
Kültürü bizim kültürümüzü derinden etkilemiş olan bir medeniyettir.Bu medeniyetin doğal alemi anlama yolundaki teşebbüsleri,bizim düşünce tarzımızı diğer herhangi bir medeniyetten çok daha fazla etkilemiştir.Bu medeniyetin bakış açısı,edebiyatı ve bilimi,bizim dünya görüşümüzün temellerini oluşturmaktadır.
Batıdaki bütün eski çağ toplumları arasında olguları toplayıp karşılaştıran,onları büyük bir bütün dahilinde tutarlı bir şekilde birleştiren,evreni büyüye ve hurafeye başvurmadan ilk açıklayan yunanlılar olmuştur.Onlar fikir üreten sağlam açıklamalar tasarlayan ilk doğa filozoflarıdır.Açıklamalarındaki zayıf ve karanlık noktaları örtmek için tanrılara başvurmamışlardır;ancak bütün bunlar birdenbire ortaya çıkmamıştır.
Tarihçiler Yunan Dönemini iki kısma ayırmakta ve M.Ö 8.yy'dan Büyük İskender’in ölümüne kadar geçen dönemin(M.Ö 323 y.y) HELLENİK ÇAĞ ve Romalıların Ptolemaiose Krallığına son verdikleri M.Ö 30 yılına kadar geçen dönemi ise HELLENİSTİK ÇAĞ olarak adlandırmaktadır.
Anadolu’nun bu kıyıları çok değişik uygarlıklarla çevrilmiştir.bu kıyılarda limanlar,yalnızca Ege sakinlerinin değil,Fenikelilerin,Filistinlilerin,Mısırlıların ve Anadolu kavimlerinin uğrak yerleriydi.Filistin kentlerinden biri diğer Filistin kentlerinden çok,Yunan kentlerine yakındı.Burada M.Ö 7.yy'ın sonlarından önce , Yahudi din adamları tarafından bazı kutsal kitaplar kaleme alınmıştı.Çok değişik inançlara ve görüşlere sahip olan bu uygar toplumların bireylerinin kaynaşması ise, bilimin gelişmesi için çok yaralı bir ortam sağlıyordu.
Mezapotamya bilimi,aslında 3 ayrı dönemi kapsıyordu: Babillerin bilimsel uğraşları , Yunan döneminden önceydi;Asurların bilimsel uğraşları ise,kısmen Homeros ve Hesiodos’tan önce olmasına rağmen,genelde Yunan biliminin ilk dönemleri ile çağdaştı.Selökidler zamanındaki bilimsel uğraşlar ise Hellenistik dönemle aynı yıllara rastlıyordu.
Yunanlılar , Mısırda kendi yönetimi altında bir takım koloniler kurdular.M.Ö 8. ve 7. yy'da Yunanlılar , Asyalılar ve Afrikalılar birbirleriyle kaynaşmışlardı.Özellikle Mısır Uygarlılığının etkisi çok fazlaydı.Hellenik çağ bilim adamlarının yaşamlarını incelediğinde bunun açıkça görülme olanağı vardır.
Birbirlerine zıt,felsefi ve ilmi görüşlerin sergilendiği ve kanıtlanmaya çalışıldığı , çeşitli okulların kurulduğu Hellenik Çağ'ın ilk dönemlerine geçmeden önce,Yunan uygarlığının ilk 2 önemli temsilcisi olan Homeros ve Hesiodostan bahsedelim.
MÖ 8.yy'da İzmir yöresinde veya Sakız adasında yaşadığı sanılan Homeros , Yunan duygu ve düşüncesinin ilk ürünleri olan İLYADA ve ODYESSEİA adlı destanların derleyicisidir.Troya savaşına ilişkin söylenceleri toplayan İlyada da eski Yunanlarının gelenek ve görenekleri , dini ve felsefi inançları ve Çanakkale yöresinin tarihi coğrafyası hakkında önemli bilgiler vardır.konusu,kuruluşu ve anlatım yönleri bakımından İlyada'dan farklı olan Odyesseia'da ise Troya’nın yıkılışından sonra , yurdu İthahe’ye dönmek üzere yola çıkan Akha önderlerinden Odyesseus’un 10 yıl süren yolculuğu sırasında başından geçen olaylar anlatılır.
Hesiodos’ta eski Yunan dinini ve geleneklerini tanıtan şairlerin başında gelir.Hesiodos, “Tanrıların Doğuşu” adlı eserinde tanrı soylarını saymış,tanrıların yetki ve şeref alanlarını belirlemiş ve kişiliklerini betimlemiştir.
İlk yunan matematikçisi Thales’di. Aynı zamanda Thales’le birlikte geometri ilk defa tümdengelimsel bir bilim dalı haline geldi. Thales bir cismin gölgesinin kendi boyuna eşit olduğu bir anda, diğer bütün cisimlerinde gölgelerinin de , kendi boylarına eşit olduğu sonucuna ulaşmıştır. Piramidin yüksekliğini de bu şekilde ölçmüştür.
Thales bir geminin kıyıdan ne kadar uzak olduğunun ölçülmesiyle de ilgilenmiştir. Bu ölçümü iki dik üçgenin kenarları arasındaki orantıdan yararlanarak yapmıştır.
Aşağıdaki geometrik öneriler Thales’e atfedilmektedir:
1-)Yarıçap daireyi iki parçaya böler.
2-)İkizkenar bir üçgenin tabanına komşu olan açılar eşittir.
3-)İki doğru kesiştiğinde karşıt açılar eşittir.
4-)Yarım daireyi gören açılar diktir.
5-)İkişer açısı ve birer kenarları eşit olan üçgenler birbirlerine eşittir.
Aynı zamanda astronomiyle de ilgilenmiş ve tarih kitaplarına "ilk Yunan astronomu" olarak geçmiştir. Thales , evrenin yapısı üzerinde düşünerek herşeyin temelinde suyun bulunduğu sonucuna varmıştır. Su, katı sıvı ve gaz olmak üzere üç durumda bulunabilirdi. Suyun olmadığı yerde hayatın da olmayışı , bu maddenin temel oluşunun en güçlü kanıtlarından biriydi.
Thales’in Yunan biliminin ayırt edici özelliklerini ortaya koyan niteliklerini sergileyen ilk kişi olduğu kesindir; aleme doğa üstü değil, doğaya dayalı açıklamalar getirmiş, gözlem ve tecrübelere başvurarak bunların temelinde yer alan teorileri ortaya koymaya çalışmıştı.
Pisagorcular ruhun son nefesle bedeni terk ettiğini ve bir kimsenin bedeninden başka bir kimsenin ve ya bir hayvanın bedenine geçtiğine inanıyorlardı. Öbür dünya olduğu için ölüm bir kurtuluştu.
Topluluğun asıl amacı bilgi üretmekti.
Pisagorculara göre bilgi topluluk üyelerinden saklanmamalı ama topluluk dışındakilere de aktarılmamalıydı ; çünkü sıradan kişilerin bilim ve felsefenin gizli sırlarına ulaşmaları doğru bir şey değildi.
Pisagorcuların bilimin gelişmesini ilgilendiren çok önemli görüşleri vardı. Sayılara yüklemiş oldukları güç nedeniyle bilim tarihçilerinin ilgisini çekmişlerdir.
Klasik Mısır ve Babil kahinlerinden aldığı eğitimi 34 yıl süren Pisagor yeniden İtalya'ya döndüğünde elinde belirli kademelere bağlı şekilde oluşturduğu Örfeik öğretilerin yeniden canlanmasına yardımcı olacak bir gizemciliği taşıyordu. Mısır'da Osiris dinine bağlı aldığı eğitim ve daha sonra Mısır'ın Babil tarafından işgali ile gittiği matematik ülkesi Byblonya'da aldığı eğitimle matematiğin kutsallığına inanan Pisagor düşüncesindeki sayıların önemi de buradan gelir. Eski Mısır'daki kahinlerin ve Babil rahiplerinin ayinlerini müzikle gerçekleşmesi ve müzik formatının matematiksel işlemlerle döküman edilmesi ile müzik Pisagor felsefesinde önemli bir yer edindi. Notalara paralel olarak sayıların da belirli bir düzene bağlı olduğunu savunan Pisagor 1'i tanrısal olarak yorumlarken 10 sayısının tanrısal olanla hiçliğin mükemmel birliği ifade ettiğini savunmuştur.
Matematikte, Pisagor Teoremi, Öklid geometrisinde bir dik üçgenin 3 kenarı için bir bağıntıdır. Bilinen en eski matematiksel teoremlerden biridir. Teorem sonradan 6. YY'da Yunan filozof ve matematikçi Pisagor'a atfen isimlendirilmiş ise de, Hindu, Yunan, Çinli ve Babilli matematikçiler teoremin unsurlarını, o yaşamadan önce bilmekteydiler. Pisagor teoreminin bilinen ilk ispati Öklid'in Elementler eserinde bulunabilir.
Pisagor öğretisi evrende her şeyin bir sayı ile (özellikle tam sayı) özleştiğini öne sürer. 5 rengin, 6 soğuğun, 7 sağlığın, 8 aşkın nedenidir. Düzgün geometrik şekiller de Pisagorculukta önemlidir.
Pisagor, sabah yıldızı ile akşam yıldızının aynı yıldız olduğunu ilk anlayan Yunanlıdır.Kendisinden sonra bu yıldız uzun süre Afrodit olarak anıldı. Bugün bunun Venüs gezegeni olduğunu biliyoruz.
Pisagor, Dünya'nın Güneş etrafında döndüğünü ileri sürdüğü zaman oldukça sert tepkiyle karşılaşmıştır. Bilimler hakkındaki görüşlerinin ne kadarının ona ait olduğu bilinmemektedir.
Pisagor öğretisini sunduğu felsefe okulunun kurucusudur. Bu okul aynı zamanda dini bir topluluk ve o zamanın politikasına oldukça egemendir.
Zenon bir mantık ustası ne diyalektik düşüncenin en önemli geliştiricilerinden biridir.İleri sürdüğü önermeler felsefe tarihinin en önemli paradoksları(çelişkileri) arasında yer almaktadır.Bunlardan en ünlüleri "Aşil Paradoksu" ve "Ok Paradoksu"dur.Zenon bu örneklemelerden hareketle değişimi bir yanılsama olarak formüle eden felsefesini temellendirir.
1-)Aşil Paradoksu;Yunanlıların ünlü savaşçısı Aşil,bir kaplumbağaya bir miktar avans verdikten sonra koşmaya başlarsa asla ona yetişemez.Aşil'in kaplumbağaya yetişebilmesi için öncelikle avans olarak vermiş olduğu mesafeyi koşması gerekir.Ama bu süre içinde kaplumbağa bir miktar daha yol almış olacaktır ve mesafe sonsuz noktalardan oluştuğuna ve sonsuz sayıdaki noktalar sonlu bir sürede geçilemeyeceğine göre Aşil hiçbir zaman kaplumbağaya yetişip yarışı kazanamayacaktır.
2-)Ok Paradoksu;Yaydan çıkmış ve ilerleyen bir ok , zaman içindeki her anda belirli bir konumdadır.Her an belirli,tek bir nokta ise o anda okun hareket etmeye zamanı yoktur ve durağandır.Bu nedenle gelecek anların hepsinde de durağan yani hareket etmeyen şekilde olması gerekir.Böylece ok her zaman durağandır ve hareket etmez;hareketi imkansızdır.
Empedokles’in su saatlerine ilişkin bir deneyi bilim tarihi açısından çok önemlidir; çünkü bu deneyi ile havanın bir cisim olduğunu kanıtlamıştır. Su saatinden söz eden ilk Yunanlıdır.
Su saati; altında ve üstünde bir deliği olan eğer yukarıda ki delik parmakla kapatılırsa, kabın içine su girmez; parmak kaldırılırsa su girmeye başlar.
Demokritos matematik ve astronomiyle de ilgilenmiştir."bir daire veya küreye çizilen teğet" , "geometri üzerine" , "sayılar üzerine", "irrasyonel doğrular ve hacimler" , "gezegenler üzerine ve büyük yıl veya astronomi" eserleridir.
Aynı zamanda iyi bir kozmologtur (evrenbilimci).Ona göre evrende çok sayıda ve çeşitli büyüklüklerde dünyalar vardır.Bunlar birbirlerinden farklı uzaklıklarda bulunurlar.Bazıları oluşmaktadır , bazıları oluşmuştur ve bazıları çökmektedir.Bunlardan bazıları çarpışarak yok olurlar bazılarında su,bitki ve hayvan yoktur.
Sofist ; dilbilgisi sanatı(gramer),konuşma sanatı(retorik),tartışma sanatı(diyalektik) öğreten profesyonel öğretmen anlamına geliyordu.
Sokrates’in "Sokratik metod" ile öğrettiği iyi nitelikler dürüstlük ve ılımlılıktı.Bu diyalektik bir metottu ve bunu uygularken öğrencilerine ,önceki bilgilerine dayanarak cevap bulabilecekleri sorular sorarak rehberlik etmekteydi.Ama Sokrates çoğu zaman alaycı ,tenkitlerinde korkusuzdu;iyi niyetine rağmen birçok düşman edindi.Birçok suçlamadan dolayı mahkemeye çıkarıldı ve ölüme mahkum edildi.
Sokrates , astronom ve meteorologların çalışmalarına karşı çıktı : fiziksel dünyayı açıklamaya çalışanlara ayıracak vakti yoktu ve bu kişilerin ahlakı ve insanlar arasındaki ilişkileri inceleyerek daha yararlı olacaklarına inanmaktaydı.
Sokrates’in Yunan hatta dünya felsefe tarihinde çığır açtığı düşünülür;çünkü "diyalektik" metodunu Sokrates bulmuştur.
Sokrates ilk anlam bilimcidir.Her çeşit bilgide,kavramların ve terimlerin açık ve seçik bir biçimde tanımlamalarının yapılması gerektiğini savunmuş olması , dolaylı yoldan da olsa , bilimin ilerlemesine küçümsenemeyecek ölçüde katkıda bulunmuştur.
5.yy'da sözü edilecek coğrafyacılar genellikle gezgin ve kaşiftiler ; gittikleri yerlerle ilgili tarihi bilgide verirler .Bu nedenle sadece coğrafyacı olarak nitelendirilemezler.
Herodotos’un “Tarih” adlı eserinin asıl maksadı, Yunanlılarla Asyalılar özelliklerde Persler arasında cereyan eden büyük savaşı anlatmaktır.
"Tarih", Herodotos’un üç kıtada (Avrupa Asya ve Afrika) yapmış olduğu seyahatler esnasında derlemiş olduğu bilgilere dayanmaktadır. Bu nedenle Yunan ve Yakın Doğu folkloru için bir hazine değerindedir.
Herodotos’da da her olayın oluşu ilahi taktire bağlıdır ve bundan kaçıp kurtulmak olanaksızdır. Ancak Herodotos bilimsel anlamda bir coğrafyacı sayılamaz; çünkü matematiksel donanımı doğru bir coğrafya anlayışı için yeterli değildir. Bu nedenle Herodotos, matematiksel coğrafyadan çok tasviri coğrafya ile ilgilenmiştir. Kitabında hiç bir haritaya yer vermemiş olması bunu doğrulamaktadır.
-TIP
Homeros devrinde kusursuz bir hekim olan Askpedios daha sonra Apollo’nun oğlu olarak tanrılaştırılmıştır. Tedavi sanatını insan başlı at şeklindeki mitolojik yaratık "Chiron"dan öğrenmiş ve elindeki sanat ile tüm insanları ölümsüzleştireceği düşüncesiyle Zeus tarafından bir yıldırım darbesiyle öldürülmüş. Asklepion, genellikle etrafına yılan sarılmış bir asa ile resmedilmiştir. Burada yılan, şifa; asa, ise uzun ömür temsilcisidir.
Asklepios adına yapılmış tedavi kurumlarına "Asklepion" adı verilmiş. Kurulan bu tapınaklar, kuruldukları dönemde sadece bir tedavi kurumu olarak değil, aynı zamanda öğretim kurumu olarak da görev yapmıştır. Bu tapınaklarda tedavi daha çok su ve güneş banyolarına, fiziki tedaviye ve gıda rejimine dayandırılmıştır.
Yunanlılar, belirli bir hastalığı teşhiste genel patolojiden yararlanma yoluna gidiyorlardı. Bir doktor olarak en önemli şey, hastalığın gelişimini ve öldürücü olup olmadığını söylemekti. Hastalar rahiplere de danışıyorlar ve genellikle yaşayıp yaşamayacaklarını ve ne kadar sürede iyileşeceklerini soruyorlardı.
Tedavide, ilk önce bedendeki dengenin bozulmuş olduğunu gösteren belirtilere bakılırdı. Ateş en temel belirtilerden biriydi. Ateşi ölçmek için özel bir araçları yoktu; ancak deriyi, dili, gözü, terlemeyi ve üreyi kontrol ediyorlar ve bunlar arasındaki farklılıktan yararlanarak hastalığı teşhis etmeye çalışıyorlardı.
Hipokrates hekiminin görevi doğanın iyileştirici kudretini kullanmaktı ve tedavi , bu husus göz önünde bulundurularak yapılmaktaydı. Hastanın ruh sağlığı da ayrıca hekimin ilgisi dahilindeydi. Tedavide, müshil, kusturucu, tenkiye, kan alma, bedeni boşaltmak için perhiz, friksiyon, masaj, banyo, şarap, bal ve su karışımı, bal ve sirke karışımı, arpa suyu, yulaf lapası uygulamaları yapılırdı.
"Hipokrates Külliyatı"nı oluşturan kitaplar içinde en popüler olanı "Aforizmalar"ı içeren kitaptır. Derlenmesinden 2300 yıl sonra bile “Hekim yalnızca kendi görevini yapmaya değil aynı zamanda hastanın, ona refakat edenlerinde işbirliğini sağlamaya hazır olmalıdır.” Bu cümle hekimler tarafından çağlar boyu davranışlara rehber olarak benimsenen ve hekimin görevinin hastasının menfaati doğrultusunda çalışmak olduğunu ve aralarında ki güvenin kutsallığını vurgulayan “HİPOKRATES YEMİNİ” ni hatırlatmaktadır.
Hipokrates, tedavi ettiği vakaların kayıtlarını tutmuş, bu kayıtlarda, başarı ve başarısızlıklarını gerçek bir bilim adamına yaraşır bir tarzda vermiştir.
Sokrates’in öğrencisi ve yakın dostudur. Aristokrattır. Sokrates’in ölümüne kadar 8 yıl boyunca öğrencisi olmuştur; hocası ölünce diğer öğrencilerle birlikte Megara’ya gitmiş ama burada uzun süre kalmamış, önce Mısır’a , oradan da Pisagorcuların etkili oldukları Sicilya ve Güney İtalya’ya geçmiştir. Kırk yaşlarında Atina’ya geri dönmüştür, bundan sonra tamamıyla bir filozof hayatı sürmüş, öğretime ağırlık vermiştir. Amacı; hocası Sokrates gibi ne yaptığını bilmeyen kuru kalabalıktan uzak bir yerde bir okul kurarak seçkin öğrenciler yetiştirmektedir.
Döndükten sonra şehrin Batı kapısında bir arazi satın almıştır. Satın aldığı arazi adını bir Yunan kahramanı "Academios"dan almıştır ve bu amaç için çok uygundur. Platon meşhur okulu "Akademi"yi burda kurmuştur. Böyle bir okul yenilik sayılmazdı çünkü daha önce Mezopotamya ve Mısır’da da okullar kurulmuştu. Ancak "Akedemi"yi diğerlerinden ayıran özellik “Yüksek Öğretim” yani bugünkü Lisans üstü eğitime benzer bir eğitim vermesiydi.
Platon'un felsefesini, beş önemli kuram içerisinde toplamak mümkündür. Bunlar, “bilgi”, “idealar”, “ruhun ölümsüzlüğü”, “evren doğum” (Evren'in oluşumunu inceleyen bilim dalı) ve “devlet” ile ilgili kuramlarıdır. Platon, bütün yaşamı boyunca hocası Sokrates'den edindiği ilham ile gerçek bir ahlakçı olarak kalmış, tüm bu kuramları, etik ağırlıklı görüşlerle irdeleyerek geliştirmiştir. Sokrates ve Platon'a göre felsefenin ana gereği, insanın mutluluğu ve yetkin yaşamının sağlanmasıdır. Yetkin bir yaşam, ancak erdemli bir hayat sürmekle elde edilebilir.
Erdemin temeli “bilgi”, özü “idealar kavramı”, gerekçesi “evren doğum”, güvencesi “ölümsüzlük”, yaşamsal sığınağı “devlet”tir.
Platon’un “idealar” teorisine göre gördüğümüz herşeyin duyularımızla farkına vardığımız herşeyin “görünüşten” başka bir şey olmadığını varsaymaktadır.Platon için deney ve gözlem Sokrates’de olduğu gibi sadece lüzumsuz değil aynı zamanda bilgiyi elde etmede kesin olarak yanıltıcıydı.
Matematik Platon’un gözünde çok önemli bir bilimdi. Çünkü; onunla gerçek bilgiye yani Tanrı ideasına ulaşmak olanaklıydı; ona göre tanrının kendisi de zaten bir matematikçiydi. Bu nedenlerle Platon Akademi’nin kapısına “Geometri bilmeyen bu kapıdan girmesin " diye yazdırmıştır.
Platon’un siyasi fikirleri “Cumhuriyet, Devlet adamı ve Kanunlar” adlı üç kitabında yer almaktadır. Platon, idealleştirilmiş bir totaliter devlet sistemini savunan Aristokrat bir gericiydi.
Platon deneyi esas alan bilimi kesin olarak hakir görmüştür.Platon’un bilime olan etkisi bilimin ilerlemesi yolunda ilham verici değil duraksatıcı olmuştur.
Platon’un hayranı olan Hermenias Assos’ta Akademi'nin kolu olan bir okul kurmuştu. Platon’un ölümünden sonra Aristoteles üç yıl boyunca bu okulda görev aldı. Bu sıralarda Makedonya kralı oğlu İskender için iyi bir öğretmen aramaktaydı. Bu teklif Aristoteles’e de götürüldü. Oda bu teklifi kabul edip İskender'in 343 yılından 340 yılına kadar öğretmenliğini yaptı. İskender başa geçince Aristoteles’i danışmanı yaptı. Daha sonraları Aristoteles onu bırakarak yeni bir okul kurmak amacıyla Atina’ya döndü.
Aristoteles, Platon’un aksine insanın doğa alemini anlayabilmesi için, elde edebileceği tüm elle tutulabilir gerçekleri toplaması gerektiğine inanmaktaydı.
Aristoteles'in matematik bilgisi, araştırmalarına yeterli olacak düzeydeydi.Bilimleri matematik,fizik ve metafizik olarak üçe ayırırken ,Platon gibi,matematiğe(yani aritmetik,geometri,astronomi ve müzik bilimlerine) bir öncelik tanımıştı.Ancak uygulamalı matematikle ilgilenmiyordu;aksiyomların(temel önermeler) bütün bilimler için ortak olduğunu,postülaların(tanımı olmayan önerme)ise belirli bir bilimin kuruluşunda görev yaptığını söylemiştir.
Aristoteles ,astronomiye ilişkin görüşlerini "Fizik" ve "Metafizik" adlı eserlerinde açıklamıştır;bunun nedeni,astronomi ile fiziği birbirnden ayırmanın olanaksız olduğunu düşünmesidir.Aristoteles'e göre ,küre en mükemmel biçim olduğu için,evren küreseldir ve bir kürenin merkezi olduğu için evren sonludur.Yer evrenin merkezinde bulunur ve bu yüzden evrenin merkezi aynı zamanda küreninde merkezidir.Bir tek evren vardır ve bu evren her yeri doldurur;bu nedenle evren-ötesi ve ya evren-dışı yoktur.
Aristoteles'in bu ve diğer görüşleri Orta Çağ boyunca birçok filozofu etkilemiş ve daha sonraki dönemleri de şekillendirmiştir.Belki de felsefenin temel ilkeleri Aristo mantığına üzerine kurgulanmıştır.
İskender’in ölümünden sonra imparatorluk İskender’in generalleri ve komutanları tarafından üç bölgeye ayrıldı.Bizi en çok ilgilendiren sonuncu bölgedir;Mısır, Ptoleme sülalesini kuran Ptolemeus Soter’e verildi. Ptolemeus Soter,İskender’in kurduğu yeni liman şehri "İskenderiye"yi tamamladı ve burada bir müze ve kütüphane kurdu.Bu iki kurum 7 yüzyıl boyunca gelişecek olan yeni Hellenistik kültürün odak noktasını oluşturur.
Hellenistik dönemin merkezi İskenderiye şehri olmuştur.
Ptolemaioslar,Hellenik kültürün bu topraklarda yetişmesini istiyorlardı.Bu amaçla Zeus’un edebiyatın dalları ile tarih ve astronomiyi temsil eden kızları Musaeler için bir tapınak inşa ettiler.Bugün "Müze" olarak adlandırdığımız bu kurum ,aslında bilimsel araştırmaların yapıldığı bir bilim yuvasıydı.Düzenli olmasa da ,burada eğitim ve öğretim faaliyetleri de yürütülmüş ve çok ünlü öğrenciler yetiştirilmişti.Dönemin en önemli bilim adamları Müze de çalışmışlardır.Hellenistik dönem boyunca varlığını sürdürmüş olan Müze ; M.S 5.yy'dan itibaren eski önemini kaybetmeye başlamış ve Hypatia’nın öldürülmesinden sonra kapatılmıştır.
-Kütüphane
Müze bilimsel çalışmaların merkeziydi ;ancak bu çalışmaların yürütülebilmesi için büyük bir kütüphanenin kurulması gerekiyordu.Bu kütüphanenin büyütülmesi ve geliştirilmesi için çok çaba harcanmış,bu maksatla İskenderiye’ye gelen yolcuların yanlarında bulundurdukları kitaplara geçici süre el koyarak çoğalttırmışlarıdır.
BİLİM ADAMLARI
İskenderiye’de ki Müze’ye ilk dönemlerinden itibaren bağlı olan en büyük bilim adamlarından birisi,İskenderiye’ye aşağı yukarı MÖ 320 ile 260 yılları arasında çalışan Öklides idi.Müze’de ki büyük “matematik okulu” nu kuran Öklides’in şöhreti özellikle “Stoikheia(elementler)” adlı eserine dayanır.
Öklides’in "Elementler" i 12 kitaptan oluşuyordu;
-> 1.kitap : Benzerlik(üçgenlerin benzerliği)
-> 2.kitap : Geometrik cebir(bugün cebirsel olarak ele alınan ama o zamanlar geometrik düşünülen özdeşlikler)
-> 3.kitap : Daire ve açı ölçümleri
-> 4.kitap : Daire içine ve dışına çokgenlerin çizimi
-> 5.kitap : Geometrik olarak incelenen orantı(büyüklükler ve miktarlar arasındaki ilişki)
-> 6.kitap : Çokgenlerin benzerliği
-> 7 ve 8.kitaplar : Aritmetik(sayılar teorisi geometrik olarak incelenmiştir)
-> 9.kitap : Orantısızlık
-> 10,11 ve 12.kitaplar : Uzay geometrisi(üç boyutlu cisimler)
Elementler’in içeriğinden çok , kapsamış olduğu konuların sunuluş biçimi önemlidir ; kitabin problemleri ele alış tarzını derinden etkilediği şüphesizdir.Geometri belirli tanım ve ilkeler çerçevesinde yapılandırılmış olmaktadır.
Elementler’de nokta,çizgi,yüzey ve cisim gibi geometrik kavramları tanımladıktan sonra aksiyomlara geçmiştir.Aksiyom daha önce de belirttiğimiz gibi ; doğruluğu açık ve seçik olan önermedir.
Öklides’in aksiyomları şunlardır;
1-)Aynı şeye eşit olan şeyler birbirlerine de eşittirler.
2-)Eşit miktarlara eşit miktarlar eklenirse ,eşitlik bozulmaz.
3-)eşit miktarlarda eşit miktarlar çıkarılırsa , eşitlik bozulmaz.
4-)Birbirine çakışan şeyler birbirine eşittir.
5-)Bütün parçadan büyüktür.
Aksiyomlardan sonra postülalar verilmiştir.Postüla ; ispat edilmeksizin doğru olarak benimsenen önerme demektir.
Öklides’in postülaları şunlardır;
1-)İki nokta arasını birleştiren en kısa yol bir doğrudur.
2-)Bir doğru bir doğru olarak sonsuza kadar uzatılabilir.
3-)Bir noktaya eşit uzaklıkta bulunan noktaların geometrik yeri bir çemberdir.
4-)Bütün dik açılar birbirine eşittir.
5-)İki doğru bir üçüncü doğru tarafından kesilirse,içte meydana gelen açıların toplamının 180 dereceden küçük olduğu yönde bu iki doğru kesişir.
Adım adım ilerleyen mantık sürecinden geçmeden sonuç almanın mümkün olmadığını açıklamıştır.
Apollonios’un başarısı bütün bu eğrileri daire tabanlı bir çift eğik koniden çıkartmış olmasıdır.Bu yeni yaklaşım sayesinde matematiğin alanı genişlemiştir.Her çağda geometricileri meşgul edecek olan ” koni kesitleri kuramı” nı ilk defa Apollonios oluşturmuştur.
Apollonios matematiğin başka konularıyla özellikle çok büyük sayıları ifade edebilecek yöntemlerle de uğraştı.İrrasyonel sayılar ve her şeyden çok astronomi üzerine çalıştı.Bu konudaki fikirleri ve çalışmalarıyla "matematiksel astronominin kurucusu" kabul edilir.Ayrıca Ay’ı incelemeye çok zaman ayırmıştır.
Apollonios’un Öklides ve Archimedes ile birlikte geometriyi Hellenistik Çağ’da en yüksek seviyeye getiren matematikçilerdendir.
Aristarkhos’un günümüze kadar gelmiş olan “Güneş ve Ay’ın uzaklıkları ve büyüklükleri” adlı eseri uzun yüzyıllar astronomların başvuru kitabı olarak kullanılmıştır.Bu eser gerçek bir astronomi temelli geometri uygulamasıdır.Ay’ın uzaklığını dahice bir yöntemle hesaplamıştır.
Aristarkhos Yer’in kendi ekseni etrafında günlük hareketinin bulunduğunu kabul etmekteydi.Ama Güneş’i hareketsiz olarak evrenin merkezine koyma fikride ona aitti.
Teori ,gezegenlerin hareketi meselesine getirilmiş çok inanılmaz bir çözüm gibi görünmüştü;başarıyla yeniden canlandırılması için 17 yy. daha beklemesi gerekti.
Geometriye yapmış olduğu en büyük katkılardan biri;
**bir kürenin yüzölçümünün : “4 pi r2”
**bir kürenin hacminin ise “4/3 pi rküp”
Eşit olduğunu kanıtlamasıdır ve pi’nin değerinin 10/7<pi<223/71 arasında olduğunu göstermiştir.
Archidemes’in en parlak başarılarından biri ise eğri yüzeylerinin alanını bulmak için bazı yöntemler geliştirmesidir.Sonradan modern matematiğin gelişmesinin temelini oluşturmuş,Newton ve Leibniz’in bulduğu diferansiyel ve entegral hesap için iyi bir temel oluşturmuştur.
Archimedes “parabolün dikdörtgenleştirilmesi” adlı kitabında tüketme metodu ile bir parabol kesmesinin alanının , aynı tabana ve yüksekliğe sahip bir üçgenin alanının 4/3’üne eşit olduğunu ispatlamıştır.
İlk defa "denge prensipleri"ni ortaya koyan bilim adamı da Archimedes’tir.bu prensiplerden bazıları;
1-)Eşit kollara asılmış eşit ağırlıklar dengede kalır.
2-)Eşit olmayan ağırlıklar eşit olmayan kollarda aşağıdaki koşul sağlandığında dengede kalırlar:
F1.a=f2.b
Bu çalışmalarına dayanarak söylediği “bana bir dayanak noktası verin Dünyayı yerinden oynatayım.”Sözü yüzyıllardan beri unutulmamıştır.
Archimedes , kendi adıyla tanınan “sıvıların dengesi kanunu”nu da bulmuştur.
Archimedes’in araştırmalarından önce , tahtanın yüzdüğü ama demirin battığı biliniyordu;ancak bunun nedeni açıklanamıyordu.Archimedes’in bu kanunu doğada hiçbir şeyin tesadüf olmadığını her zaman aynı şartlarda aynı sonuçlara ulaşılacağını göstermiştir.
Archimedes 23 yüzyıl önce modern bilimsel yöntem anlayışına çok yakın bir anlayışla,bugünde geçerli olan statik ve hidrostatik kanunlarını bulmuş ve bu katkılarıyla bilim tarihinin en büyük üç kahramanından birisi olmaya hak kazanmıştır.
Botanikle ilgili olan “bitkilerin tarihi” adlı eseri çok meşhurdur.Bitkileri tanıtırken onların nerelerde yetiştiğini belirtir ve basit de olsa anatomik yapıları hakkında bilgi verir.
Teofrastos öğretmeni Aristotales gibi sistemci olmaktan çok iyi bir gözlemci ve koleksiyoncudur.Yapıtında kullanmış olduğu teknik terimler daha sonra da benimsenmiş ve yaygınlaşmıştır.bunlar arasında “pericarpion(tohum)”,”vessel(kanal)”,”carpos(meyve)” örnek olarak verilebilir.
Teofrastos bitkilerin üremesine ilişkin yapmış olduğu sınıflamada bitkileri;
· kendi kendine,
· tohumundan,
· kökünden,
· bir dalından,
· gövdesinden ve
· bu gövdeden kesilmiş olan küçük bir odun parçasından üreyebilenler olmak üzere altı sınıfa ayırmıştır.
Bu sınıflama tamamen biyolojik esasa dayanmaktadır.
Kendi kendine üremeyi kabul etmiştir.Teofrastos bitkileri “tek çenekliler(buğday)” ve “çift çenekliler(fasulye)” olarak iki gruba ayırmıştır.Ayrıca her ne kadara dişi ve erkek çiçek anlayışı şekillenmemiş olsa da , bazı bitkilerin dişi yada erkek çiçek taşıdığını ve bunların bir araya gelmeden bitkinin meyve veremeyeceğini biliyordu.
Tarih: 2016-12-18 10:14:18 Kategori: Tarih
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Yunan Uygarlıği Döneminde Hangi Bilimde İlerleme Olmustur Nedir
Bu Yazıda Neler Var:
Geometri, matematik, astronomi, tarih, coğrafya, tıp, fizik alanında ilerleme olmuştur. Felsefe ve edebiyat olarak zaten inanılmaz işler yapmışlardır.
Detay :
ANTİK YUNAN’DA BİLİM
Kültürü bizim kültürümüzü derinden etkilemiş olan bir medeniyettir.Bu medeniyetin doğal alemi anlama yolundaki teşebbüsleri,bizim düşünce tarzımızı diğer herhangi bir medeniyetten çok daha fazla etkilemiştir.Bu medeniyetin bakış açısı,edebiyatı ve bilimi,bizim dünya görüşümüzün temellerini oluşturmaktadır.
Batıdaki bütün eski çağ toplumları arasında olguları toplayıp karşılaştıran,onları büyük bir bütün dahilinde tutarlı bir şekilde birleştiren,evreni büyüye ve hurafeye başvurmadan ilk açıklayan yunanlılar olmuştur.Onlar fikir üreten sağlam açıklamalar tasarlayan ilk doğa filozoflarıdır.Açıklamalarındaki zayıf ve karanlık noktaları örtmek için tanrılara başvurmamışlardır;ancak bütün bunlar birdenbire ortaya çıkmamıştır.
Tarihçiler Yunan Dönemini iki kısma ayırmakta ve M.Ö 8.yy'dan Büyük İskender’in ölümüne kadar geçen dönemin(M.Ö 323 y.y) HELLENİK ÇAĞ ve Romalıların Ptolemaiose Krallığına son verdikleri M.Ö 30 yılına kadar geçen dönemi ise HELLENİSTİK ÇAĞ olarak adlandırmaktadır.
1-)HELLENİK ÇAĞ’DA BİLİM
Doğuda bilimin ve uygarlığın gerilemeye başladığı M.Ö 8.yy'da Anadolu’nun batısından Ege kıyılarında Homeros ve Hesiodos gibi büyük şairlerle birlikte bir canlanma olmuştur.Bazı tarihçilerce “Homeros Yüzyılı” diye adlandırılan bu dönem , edebi açıdan çok önemli olmasına rağmen bilimsel açıdan bir o kadar önemli değildir.Bazıları tarafından bilim dünyasına bir giriş dönemi olarak kabul edilmişse de daha çok çökmekte olan Minos Uygarlığının özelliklerinin yansıtan Homeros’un şiirleri , İyonya Uygarlığının doğuşunu açıklayacak nitelikte değildir.Bu nedenle çok dar bir kara parçası üzerinde gelişen bu uygarlığın doğuşu , uzun bir süre “Yunan mucizesi” olarak adlandırılmıştır.Anadolu’nun bu kıyıları çok değişik uygarlıklarla çevrilmiştir.bu kıyılarda limanlar,yalnızca Ege sakinlerinin değil,Fenikelilerin,Filistinlilerin,Mısırlıların ve Anadolu kavimlerinin uğrak yerleriydi.Filistin kentlerinden biri diğer Filistin kentlerinden çok,Yunan kentlerine yakındı.Burada M.Ö 7.yy'ın sonlarından önce , Yahudi din adamları tarafından bazı kutsal kitaplar kaleme alınmıştı.Çok değişik inançlara ve görüşlere sahip olan bu uygar toplumların bireylerinin kaynaşması ise, bilimin gelişmesi için çok yaralı bir ortam sağlıyordu.
Mezapotamya bilimi,aslında 3 ayrı dönemi kapsıyordu: Babillerin bilimsel uğraşları , Yunan döneminden önceydi;Asurların bilimsel uğraşları ise,kısmen Homeros ve Hesiodos’tan önce olmasına rağmen,genelde Yunan biliminin ilk dönemleri ile çağdaştı.Selökidler zamanındaki bilimsel uğraşlar ise Hellenistik dönemle aynı yıllara rastlıyordu.
Yunanlılar , Mısırda kendi yönetimi altında bir takım koloniler kurdular.M.Ö 8. ve 7. yy'da Yunanlılar , Asyalılar ve Afrikalılar birbirleriyle kaynaşmışlardı.Özellikle Mısır Uygarlılığının etkisi çok fazlaydı.Hellenik çağ bilim adamlarının yaşamlarını incelediğinde bunun açıkça görülme olanağı vardır.
Birbirlerine zıt,felsefi ve ilmi görüşlerin sergilendiği ve kanıtlanmaya çalışıldığı , çeşitli okulların kurulduğu Hellenik Çağ'ın ilk dönemlerine geçmeden önce,Yunan uygarlığının ilk 2 önemli temsilcisi olan Homeros ve Hesiodostan bahsedelim.
-HOMEROS VE HESİODOS’UN DÜNYASI
Homeros ve Hesiodos , eserlerinde yeni Yunan kültürünün ilk filizlerini bulduğumuz iki şairdir.Ancak bunlar,yeni çağın ataları oldukları kadar,eski Akdeniz medeniyetlerinin mirasçıları olduklarından eserleri Miken ve Minos uygarlıklarının izlerini taşımaktadır.Eski kültürlerin mirasçıları olarak , asırlık şiir ve mitoloji geleneğini sürdürmüşlerdir.Bu gelenek insanlık kadar eskidir.Zira insanlar,köklerini açıklamak,önemli olayları anlamak,geçmiş zaferleri hatırlamak ve tarih devirlerini yüceltmek ihtiyacını her zaman duymuşlardır.MÖ 8.yy'da İzmir yöresinde veya Sakız adasında yaşadığı sanılan Homeros , Yunan duygu ve düşüncesinin ilk ürünleri olan İLYADA ve ODYESSEİA adlı destanların derleyicisidir.Troya savaşına ilişkin söylenceleri toplayan İlyada da eski Yunanlarının gelenek ve görenekleri , dini ve felsefi inançları ve Çanakkale yöresinin tarihi coğrafyası hakkında önemli bilgiler vardır.konusu,kuruluşu ve anlatım yönleri bakımından İlyada'dan farklı olan Odyesseia'da ise Troya’nın yıkılışından sonra , yurdu İthahe’ye dönmek üzere yola çıkan Akha önderlerinden Odyesseus’un 10 yıl süren yolculuğu sırasında başından geçen olaylar anlatılır.
Hesiodos’ta eski Yunan dinini ve geleneklerini tanıtan şairlerin başında gelir.Hesiodos, “Tanrıların Doğuşu” adlı eserinde tanrı soylarını saymış,tanrıların yetki ve şeref alanlarını belirlemiş ve kişiliklerini betimlemiştir.
-MİLET OKULU
Yunanlardaki bilimsel çalışmalar, İzmir’in güneyinde Söke Milas yolunun batısında, Milet Kenti’nde başlamıştır. Gezginler ve tacirler aracılığıyla dünyanın uygar ülkelerinden taşınan bilgiler ve beceriler burada yeniden işlenip değerlendirilmiş ve yeni bir kimliğe kavuşturulmuştur.*THALES
Devlet adamı, matematikçi ,astronom ve müthiş bir iş adamıydı. Aynı zamanda yunan geleneğindeki “Yedi Bilge”den biriydi. Lidyalılarla Persler arasında uzun süren bir savaş sırasında, 28 mayıs 585 tarihinde, Güneş'in tutulacağını önceden bildirmiş ve bu olaydan çok etkilenen iki kral derhal bu savaşa son vermiştir. Bu hikayede şu nokta gözardı edilmemelidir: Babiller Güneş tutulmasını önceden bildirme olanağını veren "Saros periyodunu" önceden biliyorlardı. Thales Mısır’a gittiğinde bunu öğrenmişti. Mısır’da 603 yılındaki güneş tutulmasını ya bizzat görmüş yada duymuştu. 18 yıl 11 gün sonra başka bir tutulmanın olabileceği hesaplanabilirdi.Ki bu da 585 yılana rastlıyordu.İlk yunan matematikçisi Thales’di. Aynı zamanda Thales’le birlikte geometri ilk defa tümdengelimsel bir bilim dalı haline geldi. Thales bir cismin gölgesinin kendi boyuna eşit olduğu bir anda, diğer bütün cisimlerinde gölgelerinin de , kendi boylarına eşit olduğu sonucuna ulaşmıştır. Piramidin yüksekliğini de bu şekilde ölçmüştür.
Thales bir geminin kıyıdan ne kadar uzak olduğunun ölçülmesiyle de ilgilenmiştir. Bu ölçümü iki dik üçgenin kenarları arasındaki orantıdan yararlanarak yapmıştır.
Aşağıdaki geometrik öneriler Thales’e atfedilmektedir:
1-)Yarıçap daireyi iki parçaya böler.
2-)İkizkenar bir üçgenin tabanına komşu olan açılar eşittir.
3-)İki doğru kesiştiğinde karşıt açılar eşittir.
4-)Yarım daireyi gören açılar diktir.
5-)İkişer açısı ve birer kenarları eşit olan üçgenler birbirlerine eşittir.
Aynı zamanda astronomiyle de ilgilenmiş ve tarih kitaplarına "ilk Yunan astronomu" olarak geçmiştir. Thales , evrenin yapısı üzerinde düşünerek herşeyin temelinde suyun bulunduğu sonucuna varmıştır. Su, katı sıvı ve gaz olmak üzere üç durumda bulunabilirdi. Suyun olmadığı yerde hayatın da olmayışı , bu maddenin temel oluşunun en güçlü kanıtlarından biriydi.
Thales’in Yunan biliminin ayırt edici özelliklerini ortaya koyan niteliklerini sergileyen ilk kişi olduğu kesindir; aleme doğa üstü değil, doğaya dayalı açıklamalar getirmiş, gözlem ve tecrübelere başvurarak bunların temelinde yer alan teorileri ortaya koymaya çalışmıştı.
*PYTHAGORAS(PİSAGOR)
Pisagor bilim adamının ilk örneğini teşkil ettiği gibi, aynı zamanda dini bir liderdi. İyonyalı doğa filozoflarının etkisiyle bilim ve felsefeye yönelmiş dini ve mistik niteliklere sahip bir bilim topluluğu kurmuştur.Pisagorcular ruhun son nefesle bedeni terk ettiğini ve bir kimsenin bedeninden başka bir kimsenin ve ya bir hayvanın bedenine geçtiğine inanıyorlardı. Öbür dünya olduğu için ölüm bir kurtuluştu.
Topluluğun asıl amacı bilgi üretmekti.
Pisagorculara göre bilgi topluluk üyelerinden saklanmamalı ama topluluk dışındakilere de aktarılmamalıydı ; çünkü sıradan kişilerin bilim ve felsefenin gizli sırlarına ulaşmaları doğru bir şey değildi.
Pisagorcuların bilimin gelişmesini ilgilendiren çok önemli görüşleri vardı. Sayılara yüklemiş oldukları güç nedeniyle bilim tarihçilerinin ilgisini çekmişlerdir.
Klasik Mısır ve Babil kahinlerinden aldığı eğitimi 34 yıl süren Pisagor yeniden İtalya'ya döndüğünde elinde belirli kademelere bağlı şekilde oluşturduğu Örfeik öğretilerin yeniden canlanmasına yardımcı olacak bir gizemciliği taşıyordu. Mısır'da Osiris dinine bağlı aldığı eğitim ve daha sonra Mısır'ın Babil tarafından işgali ile gittiği matematik ülkesi Byblonya'da aldığı eğitimle matematiğin kutsallığına inanan Pisagor düşüncesindeki sayıların önemi de buradan gelir. Eski Mısır'daki kahinlerin ve Babil rahiplerinin ayinlerini müzikle gerçekleşmesi ve müzik formatının matematiksel işlemlerle döküman edilmesi ile müzik Pisagor felsefesinde önemli bir yer edindi. Notalara paralel olarak sayıların da belirli bir düzene bağlı olduğunu savunan Pisagor 1'i tanrısal olarak yorumlarken 10 sayısının tanrısal olanla hiçliğin mükemmel birliği ifade ettiğini savunmuştur.
Matematikte, Pisagor Teoremi, Öklid geometrisinde bir dik üçgenin 3 kenarı için bir bağıntıdır. Bilinen en eski matematiksel teoremlerden biridir. Teorem sonradan 6. YY'da Yunan filozof ve matematikçi Pisagor'a atfen isimlendirilmiş ise de, Hindu, Yunan, Çinli ve Babilli matematikçiler teoremin unsurlarını, o yaşamadan önce bilmekteydiler. Pisagor teoreminin bilinen ilk ispati Öklid'in Elementler eserinde bulunabilir.
Pisagor öğretisi evrende her şeyin bir sayı ile (özellikle tam sayı) özleştiğini öne sürer. 5 rengin, 6 soğuğun, 7 sağlığın, 8 aşkın nedenidir. Düzgün geometrik şekiller de Pisagorculukta önemlidir.
Pisagor, sabah yıldızı ile akşam yıldızının aynı yıldız olduğunu ilk anlayan Yunanlıdır.Kendisinden sonra bu yıldız uzun süre Afrodit olarak anıldı. Bugün bunun Venüs gezegeni olduğunu biliyoruz.
Pisagor, Dünya'nın Güneş etrafında döndüğünü ileri sürdüğü zaman oldukça sert tepkiyle karşılaşmıştır. Bilimler hakkındaki görüşlerinin ne kadarının ona ait olduğu bilinmemektedir.
Pisagor öğretisini sunduğu felsefe okulunun kurucusudur. Bu okul aynı zamanda dini bir topluluk ve o zamanın politikasına oldukça egemendir.
*PARMENİDES
Parmenides görüneni değil görünenin arkasındakini arıyordu. Ona göre gerçeğe , gözlem ve deney ile değil mantıksal düşünmeyle ulaşılabilirdi. Yerin küresel olduğunu ve beş kuşağa ayrıldığını bildirdiyse de, kuşaklara ilişkin hiç bir bilgi vermemiştir. Yerin küresel olduğu sonucuna gözlemlerden yararlanarak ulaşmış olduğu tahmin ediliyor.*ZENON
Zenon,hocası Parmenides'in Bir'ci anlayışını ve yalnızca varlığın değişmez gerçek olduğunu öne süren görüşünü geliştirmiş,çokluk ve değişmenin gerçek olduğunu savunan karşıt görüşlerin tezlerine karşı mantıksal güçlükleri gözler önüne seren dolaylı kanıtlarla değişimin olanaksızlığını göstermeye çalışmış,ileri sürdüğü örneklemeleriyle felsefe tarihinde ün kazanmıştır.Zenon bir mantık ustası ne diyalektik düşüncenin en önemli geliştiricilerinden biridir.İleri sürdüğü önermeler felsefe tarihinin en önemli paradoksları(çelişkileri) arasında yer almaktadır.Bunlardan en ünlüleri "Aşil Paradoksu" ve "Ok Paradoksu"dur.Zenon bu örneklemelerden hareketle değişimi bir yanılsama olarak formüle eden felsefesini temellendirir.
1-)Aşil Paradoksu;Yunanlıların ünlü savaşçısı Aşil,bir kaplumbağaya bir miktar avans verdikten sonra koşmaya başlarsa asla ona yetişemez.Aşil'in kaplumbağaya yetişebilmesi için öncelikle avans olarak vermiş olduğu mesafeyi koşması gerekir.Ama bu süre içinde kaplumbağa bir miktar daha yol almış olacaktır ve mesafe sonsuz noktalardan oluştuğuna ve sonsuz sayıdaki noktalar sonlu bir sürede geçilemeyeceğine göre Aşil hiçbir zaman kaplumbağaya yetişip yarışı kazanamayacaktır.
2-)Ok Paradoksu;Yaydan çıkmış ve ilerleyen bir ok , zaman içindeki her anda belirli bir konumdadır.Her an belirli,tek bir nokta ise o anda okun hareket etmeye zamanı yoktur ve durağandır.Bu nedenle gelecek anların hepsinde de durağan yani hareket etmeyen şekilde olması gerekir.Böylece ok her zaman durağandır ve hareket etmez;hareketi imkansızdır.
*EMPEDOKLES
Varlığın yapısını anlamaya çalışmış, herşeyin temelinde "toprak, su , hava ve ateş" olmak üzere dört kökün bulunduğuna ve bunları birbirlerine yakınlaştıran ve ya uzaklaştıran güçlerin sevgi ve nefret olduğuna inanır. Bu dört öge değişmez ve ölümsüzdür; farklı oranlarda birleşerek evrendeki farklı varlıkların oluşmasını sağlar.Empedokles’in su saatlerine ilişkin bir deneyi bilim tarihi açısından çok önemlidir; çünkü bu deneyi ile havanın bir cisim olduğunu kanıtlamıştır. Su saatinden söz eden ilk Yunanlıdır.
Su saati; altında ve üstünde bir deliği olan eğer yukarıda ki delik parmakla kapatılırsa, kabın içine su girmez; parmak kaldırılırsa su girmeye başlar.
-ATOMİSTLER
Atomcularda Miletlilerin başlatmış oldukları geleneği sürdürmüşlerdir.Varlıkların atom(bölünemeyen) adı verilen ve gözle görülmeyecek kadar küçük olan parçacıklardan oluştuğu görüşü,ilk önce Leukippos ile onun öğrencisi Demokritos tarafından savunulmuştur.*DEMOKRİTOS
Demokritos’a göre evren doluluk ve boşluktan oluşmuştur.Dolu kısım bölünemez küçük parçacıklar yani atomlar tarafından doldurulmuştur.Varlıklar atomların bir araya gelmesinde oluşmuşlardır ve bir arada durdukları süresince vardırlar.Bu varlıkları oluşturan atomlar herhangi bir nedenle dağılırlar ise yok olur giderler.Evrende gözlemlenen değişim atomların birleşmesi ve dağılmasından ibarettir.Demokritos matematik ve astronomiyle de ilgilenmiştir."bir daire veya küreye çizilen teğet" , "geometri üzerine" , "sayılar üzerine", "irrasyonel doğrular ve hacimler" , "gezegenler üzerine ve büyük yıl veya astronomi" eserleridir.
Aynı zamanda iyi bir kozmologtur (evrenbilimci).Ona göre evrende çok sayıda ve çeşitli büyüklüklerde dünyalar vardır.Bunlar birbirlerinden farklı uzaklıklarda bulunurlar.Bazıları oluşmaktadır , bazıları oluşmuştur ve bazıları çökmektedir.Bunlardan bazıları çarpışarak yok olurlar bazılarında su,bitki ve hayvan yoktur.
-BİLGİ TACİRLERİ SOFİSTLER
M.Ö 5.yy ikinci yarısında Atina kentinde , iyi öğrenim görmüş kişiler evreni anlamaya çalışıyorlar,fakat çelişkili ve karşıt görüşler karşısında Herakleitos’a mı,Parmenides’e mi,Empedokles’e mi inanacaklarını ve eğitim için kime güveneceklerini bilmiyorlardı.Bu soruların yanıtlarına duyulan ihtiyaç "sofist " olarak nitelendirilen bir zümrenin ortaya çıkmasına neden olmuştur.Sofist ; dilbilgisi sanatı(gramer),konuşma sanatı(retorik),tartışma sanatı(diyalektik) öğreten profesyonel öğretmen anlamına geliyordu.
*SOKRATES
Yunan düşüncesinde oluşturduğu dönüm noktası sebebiyle , Yunan filozofları Yunan bilim tarihini genellikle "Sokrates öncesi" ve" Sokrates sonrası" olmak üzere ikiye ayırır.Sokrates’in "Sokratik metod" ile öğrettiği iyi nitelikler dürüstlük ve ılımlılıktı.Bu diyalektik bir metottu ve bunu uygularken öğrencilerine ,önceki bilgilerine dayanarak cevap bulabilecekleri sorular sorarak rehberlik etmekteydi.Ama Sokrates çoğu zaman alaycı ,tenkitlerinde korkusuzdu;iyi niyetine rağmen birçok düşman edindi.Birçok suçlamadan dolayı mahkemeye çıkarıldı ve ölüme mahkum edildi.
Sokrates , astronom ve meteorologların çalışmalarına karşı çıktı : fiziksel dünyayı açıklamaya çalışanlara ayıracak vakti yoktu ve bu kişilerin ahlakı ve insanlar arasındaki ilişkileri inceleyerek daha yararlı olacaklarına inanmaktaydı.
Sokrates’in Yunan hatta dünya felsefe tarihinde çığır açtığı düşünülür;çünkü "diyalektik" metodunu Sokrates bulmuştur.
Sokrates ilk anlam bilimcidir.Her çeşit bilgide,kavramların ve terimlerin açık ve seçik bir biçimde tanımlamalarının yapılması gerektiğini savunmuş olması , dolaylı yoldan da olsa , bilimin ilerlemesine küçümsenemeyecek ölçüde katkıda bulunmuştur.
BİLİMLER VE BİLİM ADAMLARI
-COĞRAFYA5.yy'da sözü edilecek coğrafyacılar genellikle gezgin ve kaşiftiler ; gittikleri yerlerle ilgili tarihi bilgide verirler .Bu nedenle sadece coğrafyacı olarak nitelendirilemezler.
*HALİKARNASLI HERODOTOS
Yunan nesrinin ilk şaheserini yaratan Herodotos ; kendini siyasi ve askeri olayların kaydı ile sınırlandırmamış, gezdiği ve gördüğü yerleri fiziki ve beşeri açıdan da tanıtma yoluna gitmiştir.Herodotos’un “Tarih” adlı eserinin asıl maksadı, Yunanlılarla Asyalılar özelliklerde Persler arasında cereyan eden büyük savaşı anlatmaktır.
"Tarih", Herodotos’un üç kıtada (Avrupa Asya ve Afrika) yapmış olduğu seyahatler esnasında derlemiş olduğu bilgilere dayanmaktadır. Bu nedenle Yunan ve Yakın Doğu folkloru için bir hazine değerindedir.
Herodotos’da da her olayın oluşu ilahi taktire bağlıdır ve bundan kaçıp kurtulmak olanaksızdır. Ancak Herodotos bilimsel anlamda bir coğrafyacı sayılamaz; çünkü matematiksel donanımı doğru bir coğrafya anlayışı için yeterli değildir. Bu nedenle Herodotos, matematiksel coğrafyadan çok tasviri coğrafya ile ilgilenmiştir. Kitabında hiç bir haritaya yer vermemiş olması bunu doğrulamaktadır.
-TIP
-ASKLEPİON TAPINAKLARI
Geleneğe göre yunan tıbbının kurucusu, Homeros’un İlyada’da bahsettiği Asklepios’tur. Asklepios, Yunan mitolojisinde yaşayıp yaşamadığı kesin olarak bilinmeyen bir hekimdir.Homeros devrinde kusursuz bir hekim olan Askpedios daha sonra Apollo’nun oğlu olarak tanrılaştırılmıştır. Tedavi sanatını insan başlı at şeklindeki mitolojik yaratık "Chiron"dan öğrenmiş ve elindeki sanat ile tüm insanları ölümsüzleştireceği düşüncesiyle Zeus tarafından bir yıldırım darbesiyle öldürülmüş. Asklepion, genellikle etrafına yılan sarılmış bir asa ile resmedilmiştir. Burada yılan, şifa; asa, ise uzun ömür temsilcisidir.
Asklepios adına yapılmış tedavi kurumlarına "Asklepion" adı verilmiş. Kurulan bu tapınaklar, kuruldukları dönemde sadece bir tedavi kurumu olarak değil, aynı zamanda öğretim kurumu olarak da görev yapmıştır. Bu tapınaklarda tedavi daha çok su ve güneş banyolarına, fiziki tedaviye ve gıda rejimine dayandırılmıştır.
*HİPOKRATES
Hipokrates'in anatomiye ilişkin bilgileri oldukça ilkeldi; döneminin diğer doktorları gibi, kemikler hakkında oldukça geniş bir bilgiye sahip olmasına karşın, iç organları fazla tanımıyordu. Damarlara, sinirlere ve adalelere ilişkin bilgileri yüzeyseldi.Yunan düşünürleri ve hekimleri, bu boşluğu kapatmak ve insan bedenini anlaşılır kılmak için fizyolojik kuramlar üretmişlerdi ve bunlar genellikle, yüzyıllar önce geliştirilmiş olan "dört sıvı kuramı"na dayanmaktaydı. Yapılan gözlemler, insan bedeninin "kan, balgam, sarı safra ve kara safra" gibi bir takım sıvılar içerdiğini ve hastalık sırasında bu sıvıların görünür duruma gediğini gösteriyordu; örneğin üşütmeden kaynaklanan hastalık sırasında burundan bir sıvı akıyordu.Yunanlılar, belirli bir hastalığı teşhiste genel patolojiden yararlanma yoluna gidiyorlardı. Bir doktor olarak en önemli şey, hastalığın gelişimini ve öldürücü olup olmadığını söylemekti. Hastalar rahiplere de danışıyorlar ve genellikle yaşayıp yaşamayacaklarını ve ne kadar sürede iyileşeceklerini soruyorlardı.
Tedavide, ilk önce bedendeki dengenin bozulmuş olduğunu gösteren belirtilere bakılırdı. Ateş en temel belirtilerden biriydi. Ateşi ölçmek için özel bir araçları yoktu; ancak deriyi, dili, gözü, terlemeyi ve üreyi kontrol ediyorlar ve bunlar arasındaki farklılıktan yararlanarak hastalığı teşhis etmeye çalışıyorlardı.
Hipokrates hekiminin görevi doğanın iyileştirici kudretini kullanmaktı ve tedavi , bu husus göz önünde bulundurularak yapılmaktaydı. Hastanın ruh sağlığı da ayrıca hekimin ilgisi dahilindeydi. Tedavide, müshil, kusturucu, tenkiye, kan alma, bedeni boşaltmak için perhiz, friksiyon, masaj, banyo, şarap, bal ve su karışımı, bal ve sirke karışımı, arpa suyu, yulaf lapası uygulamaları yapılırdı.
"Hipokrates Külliyatı"nı oluşturan kitaplar içinde en popüler olanı "Aforizmalar"ı içeren kitaptır. Derlenmesinden 2300 yıl sonra bile “Hekim yalnızca kendi görevini yapmaya değil aynı zamanda hastanın, ona refakat edenlerinde işbirliğini sağlamaya hazır olmalıdır.” Bu cümle hekimler tarafından çağlar boyu davranışlara rehber olarak benimsenen ve hekimin görevinin hastasının menfaati doğrultusunda çalışmak olduğunu ve aralarında ki güvenin kutsallığını vurgulayan “HİPOKRATES YEMİNİ” ni hatırlatmaktadır.
Hipokrates, tedavi ettiği vakaların kayıtlarını tutmuş, bu kayıtlarda, başarı ve başarısızlıklarını gerçek bir bilim adamına yaraşır bir tarzda vermiştir.
-ATİNA DÖNEMİ
*PLATON (Eflatun)
Sokrates’in öğrencisi ve yakın dostudur. Aristokrattır. Sokrates’in ölümüne kadar 8 yıl boyunca öğrencisi olmuştur; hocası ölünce diğer öğrencilerle birlikte Megara’ya gitmiş ama burada uzun süre kalmamış, önce Mısır’a , oradan da Pisagorcuların etkili oldukları Sicilya ve Güney İtalya’ya geçmiştir. Kırk yaşlarında Atina’ya geri dönmüştür, bundan sonra tamamıyla bir filozof hayatı sürmüş, öğretime ağırlık vermiştir. Amacı; hocası Sokrates gibi ne yaptığını bilmeyen kuru kalabalıktan uzak bir yerde bir okul kurarak seçkin öğrenciler yetiştirmektedir.
Döndükten sonra şehrin Batı kapısında bir arazi satın almıştır. Satın aldığı arazi adını bir Yunan kahramanı "Academios"dan almıştır ve bu amaç için çok uygundur. Platon meşhur okulu "Akademi"yi burda kurmuştur. Böyle bir okul yenilik sayılmazdı çünkü daha önce Mezopotamya ve Mısır’da da okullar kurulmuştu. Ancak "Akedemi"yi diğerlerinden ayıran özellik “Yüksek Öğretim” yani bugünkü Lisans üstü eğitime benzer bir eğitim vermesiydi.
Platon'un felsefesini, beş önemli kuram içerisinde toplamak mümkündür. Bunlar, “bilgi”, “idealar”, “ruhun ölümsüzlüğü”, “evren doğum” (Evren'in oluşumunu inceleyen bilim dalı) ve “devlet” ile ilgili kuramlarıdır. Platon, bütün yaşamı boyunca hocası Sokrates'den edindiği ilham ile gerçek bir ahlakçı olarak kalmış, tüm bu kuramları, etik ağırlıklı görüşlerle irdeleyerek geliştirmiştir. Sokrates ve Platon'a göre felsefenin ana gereği, insanın mutluluğu ve yetkin yaşamının sağlanmasıdır. Yetkin bir yaşam, ancak erdemli bir hayat sürmekle elde edilebilir.
Erdemin temeli “bilgi”, özü “idealar kavramı”, gerekçesi “evren doğum”, güvencesi “ölümsüzlük”, yaşamsal sığınağı “devlet”tir.
Platon’un “idealar” teorisine göre gördüğümüz herşeyin duyularımızla farkına vardığımız herşeyin “görünüşten” başka bir şey olmadığını varsaymaktadır.Platon için deney ve gözlem Sokrates’de olduğu gibi sadece lüzumsuz değil aynı zamanda bilgiyi elde etmede kesin olarak yanıltıcıydı.
Matematik Platon’un gözünde çok önemli bir bilimdi. Çünkü; onunla gerçek bilgiye yani Tanrı ideasına ulaşmak olanaklıydı; ona göre tanrının kendisi de zaten bir matematikçiydi. Bu nedenlerle Platon Akademi’nin kapısına “Geometri bilmeyen bu kapıdan girmesin " diye yazdırmıştır.
Platon’un siyasi fikirleri “Cumhuriyet, Devlet adamı ve Kanunlar” adlı üç kitabında yer almaktadır. Platon, idealleştirilmiş bir totaliter devlet sistemini savunan Aristokrat bir gericiydi.
Platon deneyi esas alan bilimi kesin olarak hakir görmüştür.Platon’un bilime olan etkisi bilimin ilerlemesi yolunda ilham verici değil duraksatıcı olmuştur.
*ARİSTOTELES
Yunan biliminin en önemli şahsiyetlerinden biridir. Aristoteles , erken yaşta anne ve babasını kaybetti. 17 yaşına geldiğinde velisi öğrenimini tamamlaması için onu Atina’ya gönderdi. Aristoteles burada Platon’un Akademisine kaydoldu. Platon , sürekli olarak çekiştiği bu değerli öğrencisinin zekasına ve enerjisine hayran kalmış , ona Yunancada akıl anlamına gelen “Nous” adını vermiştir. Aristoteles zamanla bir çok bakımdan Platon’dan farklı düşünmeye başladı.Platon’un hayranı olan Hermenias Assos’ta Akademi'nin kolu olan bir okul kurmuştu. Platon’un ölümünden sonra Aristoteles üç yıl boyunca bu okulda görev aldı. Bu sıralarda Makedonya kralı oğlu İskender için iyi bir öğretmen aramaktaydı. Bu teklif Aristoteles’e de götürüldü. Oda bu teklifi kabul edip İskender'in 343 yılından 340 yılına kadar öğretmenliğini yaptı. İskender başa geçince Aristoteles’i danışmanı yaptı. Daha sonraları Aristoteles onu bırakarak yeni bir okul kurmak amacıyla Atina’ya döndü.
Aristoteles, Platon’un aksine insanın doğa alemini anlayabilmesi için, elde edebileceği tüm elle tutulabilir gerçekleri toplaması gerektiğine inanmaktaydı.
Aristoteles'in matematik bilgisi, araştırmalarına yeterli olacak düzeydeydi.Bilimleri matematik,fizik ve metafizik olarak üçe ayırırken ,Platon gibi,matematiğe(yani aritmetik,geometri,astronomi ve müzik bilimlerine) bir öncelik tanımıştı.Ancak uygulamalı matematikle ilgilenmiyordu;aksiyomların(temel önermeler) bütün bilimler için ortak olduğunu,postülaların(tanımı olmayan önerme)ise belirli bir bilimin kuruluşunda görev yaptığını söylemiştir.
Aristoteles ,astronomiye ilişkin görüşlerini "Fizik" ve "Metafizik" adlı eserlerinde açıklamıştır;bunun nedeni,astronomi ile fiziği birbirnden ayırmanın olanaksız olduğunu düşünmesidir.Aristoteles'e göre ,küre en mükemmel biçim olduğu için,evren küreseldir ve bir kürenin merkezi olduğu için evren sonludur.Yer evrenin merkezinde bulunur ve bu yüzden evrenin merkezi aynı zamanda küreninde merkezidir.Bir tek evren vardır ve bu evren her yeri doldurur;bu nedenle evren-ötesi ve ya evren-dışı yoktur.
Aristoteles'in bu ve diğer görüşleri Orta Çağ boyunca birçok filozofu etkilemiş ve daha sonraki dönemleri de şekillendirmiştir.Belki de felsefenin temel ilkeleri Aristo mantığına üzerine kurgulanmıştır.
2-) HELLENİSTİK ÇAĞ’DA BİLİM
Hellen birliğini sağlayan Büyük İskender’in babasının öldürülmesinden sonra başa geçen Büyük İskender bilinen Dünya’nın büyük bir kısmını fethederek Avrupa’dan Hindistan’a uzanan büyük bir imparatorluk kurmuştur.İskender’in tahta çıkmasının bir çağı kapatıp,bir yenisini başlattığı söylenir.Yapılan bu askeri seferler siyasi yönden olduğu kadar kültürel yönden oldukça çok etkilemiş ve önemli sonuçlar doğurmuştur;Yunan uygarlığı bu seferler sonucunda Uzak Doğu’ya kadar yayılmış,bu bölgedeki diğer uygarlıklarla karışıp kaynaşarak yeni bir uygarlığı yani “Hellenistik uygarlığı ” oluşturmuştur.İskender’in ölümünden sonra imparatorluk İskender’in generalleri ve komutanları tarafından üç bölgeye ayrıldı.Bizi en çok ilgilendiren sonuncu bölgedir;Mısır, Ptoleme sülalesini kuran Ptolemeus Soter’e verildi. Ptolemeus Soter,İskender’in kurduğu yeni liman şehri "İskenderiye"yi tamamladı ve burada bir müze ve kütüphane kurdu.Bu iki kurum 7 yüzyıl boyunca gelişecek olan yeni Hellenistik kültürün odak noktasını oluşturur.
Hellenistik dönemin merkezi İskenderiye şehri olmuştur.
DÖNEMİN BİLİMSEL KURUMLARI
-MüzePtolemaioslar,Hellenik kültürün bu topraklarda yetişmesini istiyorlardı.Bu amaçla Zeus’un edebiyatın dalları ile tarih ve astronomiyi temsil eden kızları Musaeler için bir tapınak inşa ettiler.Bugün "Müze" olarak adlandırdığımız bu kurum ,aslında bilimsel araştırmaların yapıldığı bir bilim yuvasıydı.Düzenli olmasa da ,burada eğitim ve öğretim faaliyetleri de yürütülmüş ve çok ünlü öğrenciler yetiştirilmişti.Dönemin en önemli bilim adamları Müze de çalışmışlardır.Hellenistik dönem boyunca varlığını sürdürmüş olan Müze ; M.S 5.yy'dan itibaren eski önemini kaybetmeye başlamış ve Hypatia’nın öldürülmesinden sonra kapatılmıştır.
-Kütüphane
Müze bilimsel çalışmaların merkeziydi ;ancak bu çalışmaların yürütülebilmesi için büyük bir kütüphanenin kurulması gerekiyordu.Bu kütüphanenin büyütülmesi ve geliştirilmesi için çok çaba harcanmış,bu maksatla İskenderiye’ye gelen yolcuların yanlarında bulundurdukları kitaplara geçici süre el koyarak çoğalttırmışlarıdır.
BİLİM ADAMLARI
*EUKLEİDES(ÖKLİDES)
Gençliğinde Atina’da Platon’un Akademi’sin de eğitim görmüş;astronomi,aritmetik,geometri ve müzik konularına buradayken ilgi duymaya başlamıştır.İskenderiye’de ki Müze’ye ilk dönemlerinden itibaren bağlı olan en büyük bilim adamlarından birisi,İskenderiye’ye aşağı yukarı MÖ 320 ile 260 yılları arasında çalışan Öklides idi.Müze’de ki büyük “matematik okulu” nu kuran Öklides’in şöhreti özellikle “Stoikheia(elementler)” adlı eserine dayanır.
Öklides’in "Elementler" i 12 kitaptan oluşuyordu;
-> 1.kitap : Benzerlik(üçgenlerin benzerliği)
-> 2.kitap : Geometrik cebir(bugün cebirsel olarak ele alınan ama o zamanlar geometrik düşünülen özdeşlikler)
-> 3.kitap : Daire ve açı ölçümleri
-> 4.kitap : Daire içine ve dışına çokgenlerin çizimi
-> 5.kitap : Geometrik olarak incelenen orantı(büyüklükler ve miktarlar arasındaki ilişki)
-> 6.kitap : Çokgenlerin benzerliği
-> 7 ve 8.kitaplar : Aritmetik(sayılar teorisi geometrik olarak incelenmiştir)
-> 9.kitap : Orantısızlık
-> 10,11 ve 12.kitaplar : Uzay geometrisi(üç boyutlu cisimler)
Elementler’in içeriğinden çok , kapsamış olduğu konuların sunuluş biçimi önemlidir ; kitabin problemleri ele alış tarzını derinden etkilediği şüphesizdir.Geometri belirli tanım ve ilkeler çerçevesinde yapılandırılmış olmaktadır.
Elementler’de nokta,çizgi,yüzey ve cisim gibi geometrik kavramları tanımladıktan sonra aksiyomlara geçmiştir.Aksiyom daha önce de belirttiğimiz gibi ; doğruluğu açık ve seçik olan önermedir.
Öklides’in aksiyomları şunlardır;
1-)Aynı şeye eşit olan şeyler birbirlerine de eşittirler.
2-)Eşit miktarlara eşit miktarlar eklenirse ,eşitlik bozulmaz.
3-)eşit miktarlarda eşit miktarlar çıkarılırsa , eşitlik bozulmaz.
4-)Birbirine çakışan şeyler birbirine eşittir.
5-)Bütün parçadan büyüktür.
Aksiyomlardan sonra postülalar verilmiştir.Postüla ; ispat edilmeksizin doğru olarak benimsenen önerme demektir.
Öklides’in postülaları şunlardır;
1-)İki nokta arasını birleştiren en kısa yol bir doğrudur.
2-)Bir doğru bir doğru olarak sonsuza kadar uzatılabilir.
3-)Bir noktaya eşit uzaklıkta bulunan noktaların geometrik yeri bir çemberdir.
4-)Bütün dik açılar birbirine eşittir.
5-)İki doğru bir üçüncü doğru tarafından kesilirse,içte meydana gelen açıların toplamının 180 dereceden küçük olduğu yönde bu iki doğru kesişir.
Adım adım ilerleyen mantık sürecinden geçmeden sonuç almanın mümkün olmadığını açıklamıştır.
*APOLLONİOS
İskenderiye Matematik okulunun diğer bir tanınmış üyesidir.İskenderiye’de Öklides’in öğrencileri tarafından yetiştirilmiştir.En önemli eseri “Koni Kesitleri(Konikler Hakkında)” olup , bu çalışmalarından dolayı “büyük geometrici” unvanı ile anılmıştır.Bu eser ; bir koniden elips , parabol ve hiperbol elde edilecek şekilde, dilimler alındığında ortaya çıkan eğrileri incelemektedir.Elips daha sonraları gezegen yörüngelerini hesaplamada Kepler ve Newton gibi matematikçiler için çok önemli bir eğri olmuştur.Apollonios’un başarısı bütün bu eğrileri daire tabanlı bir çift eğik koniden çıkartmış olmasıdır.Bu yeni yaklaşım sayesinde matematiğin alanı genişlemiştir.Her çağda geometricileri meşgul edecek olan ” koni kesitleri kuramı” nı ilk defa Apollonios oluşturmuştur.
Apollonios matematiğin başka konularıyla özellikle çok büyük sayıları ifade edebilecek yöntemlerle de uğraştı.İrrasyonel sayılar ve her şeyden çok astronomi üzerine çalıştı.Bu konudaki fikirleri ve çalışmalarıyla "matematiksel astronominin kurucusu" kabul edilir.Ayrıca Ay’ı incelemeye çok zaman ayırmıştır.
Apollonios’un Öklides ve Archimedes ile birlikte geometriyi Hellenistik Çağ’da en yüksek seviyeye getiren matematikçilerdendir.
*SİSAMLI ARİSTARKHOS
Aristarkhos , Güneş’in ve Ay’ın uzaklıklarını hesap etmek için çok gayret sarf ettiği gibi ,evrenin merkezine bir “merkezi ateş ” değil , doğrudan Güneş’i koymuştur.Böylece açık ve kesin olarak Güneş merkezli bir teori teklif eden ilk astronom olmuştur.Ona göre, Güneş evrenin merkezinde bulunmakta ve Yer de dahil olmak üzere diğer gezegenler onun etrafında dairesel yörüngeler üzerinde dolanmaktadır.Daha sonra Nicola Kopernik tarafından bu sistem yeniden canlandırılmıştır.Aristarkhos’un günümüze kadar gelmiş olan “Güneş ve Ay’ın uzaklıkları ve büyüklükleri” adlı eseri uzun yüzyıllar astronomların başvuru kitabı olarak kullanılmıştır.Bu eser gerçek bir astronomi temelli geometri uygulamasıdır.Ay’ın uzaklığını dahice bir yöntemle hesaplamıştır.
Aristarkhos Yer’in kendi ekseni etrafında günlük hareketinin bulunduğunu kabul etmekteydi.Ama Güneş’i hareketsiz olarak evrenin merkezine koyma fikride ona aitti.
Teori ,gezegenlerin hareketi meselesine getirilmiş çok inanılmaz bir çözüm gibi görünmüştü;başarıyla yeniden canlandırılması için 17 yy. daha beklemesi gerekti.
*ARCHİMEDES
Archimedes hem bir fizikçi , hem bir matematikçi , hem de bir filozoftur.Gençliğinde bir süre İskenderiye’de bulunmuştur.Archimedes’in mekanik alanında yapmış olduğu buluşlar arasında bileşik makmaralar,sonsuz vidalar,hidrolik vidalar ve yakan aynalar sayılabilir.Bunlara ilişkin eserler vermemiş ; matematiğin geometri alanına ,fiziğin statik ve hidrostatik alanlarına önemli katkılarda bulunan pek çok eser vermiştir.Geometriye yapmış olduğu en büyük katkılardan biri;
**bir kürenin yüzölçümünün : “4 pi r2”
**bir kürenin hacminin ise “4/3 pi rküp”
Eşit olduğunu kanıtlamasıdır ve pi’nin değerinin 10/7<pi<223/71 arasında olduğunu göstermiştir.
Archidemes’in en parlak başarılarından biri ise eğri yüzeylerinin alanını bulmak için bazı yöntemler geliştirmesidir.Sonradan modern matematiğin gelişmesinin temelini oluşturmuş,Newton ve Leibniz’in bulduğu diferansiyel ve entegral hesap için iyi bir temel oluşturmuştur.
Archimedes “parabolün dikdörtgenleştirilmesi” adlı kitabında tüketme metodu ile bir parabol kesmesinin alanının , aynı tabana ve yüksekliğe sahip bir üçgenin alanının 4/3’üne eşit olduğunu ispatlamıştır.
İlk defa "denge prensipleri"ni ortaya koyan bilim adamı da Archimedes’tir.bu prensiplerden bazıları;
1-)Eşit kollara asılmış eşit ağırlıklar dengede kalır.
2-)Eşit olmayan ağırlıklar eşit olmayan kollarda aşağıdaki koşul sağlandığında dengede kalırlar:
F1.a=f2.b
Bu çalışmalarına dayanarak söylediği “bana bir dayanak noktası verin Dünyayı yerinden oynatayım.”Sözü yüzyıllardan beri unutulmamıştır.
Archimedes , kendi adıyla tanınan “sıvıların dengesi kanunu”nu da bulmuştur.
Archimedes’in araştırmalarından önce , tahtanın yüzdüğü ama demirin battığı biliniyordu;ancak bunun nedeni açıklanamıyordu.Archimedes’in bu kanunu doğada hiçbir şeyin tesadüf olmadığını her zaman aynı şartlarda aynı sonuçlara ulaşılacağını göstermiştir.
Archimedes 23 yüzyıl önce modern bilimsel yöntem anlayışına çok yakın bir anlayışla,bugünde geçerli olan statik ve hidrostatik kanunlarını bulmuş ve bu katkılarıyla bilim tarihinin en büyük üç kahramanından birisi olmaya hak kazanmıştır.
*TEOFRASTOS
Atina’ya geldikten sonra , önce Akademi’ye ve daha sonra Lise’ye devam eden Teofrastos , eğitimini Aristotales gözetiminde tamamlamıştır.Devrinin önde gelen Aristotalesçilerindendir.Botanikle ilgili olan “bitkilerin tarihi” adlı eseri çok meşhurdur.Bitkileri tanıtırken onların nerelerde yetiştiğini belirtir ve basit de olsa anatomik yapıları hakkında bilgi verir.
Teofrastos öğretmeni Aristotales gibi sistemci olmaktan çok iyi bir gözlemci ve koleksiyoncudur.Yapıtında kullanmış olduğu teknik terimler daha sonra da benimsenmiş ve yaygınlaşmıştır.bunlar arasında “pericarpion(tohum)”,”vessel(kanal)”,”carpos(meyve)” örnek olarak verilebilir.
Teofrastos bitkilerin üremesine ilişkin yapmış olduğu sınıflamada bitkileri;
· kendi kendine,
· tohumundan,
· kökünden,
· bir dalından,
· gövdesinden ve
· bu gövdeden kesilmiş olan küçük bir odun parçasından üreyebilenler olmak üzere altı sınıfa ayırmıştır.
Bu sınıflama tamamen biyolojik esasa dayanmaktadır.
Kendi kendine üremeyi kabul etmiştir.Teofrastos bitkileri “tek çenekliler(buğday)” ve “çift çenekliler(fasulye)” olarak iki gruba ayırmıştır.Ayrıca her ne kadara dişi ve erkek çiçek anlayışı şekillenmemiş olsa da , bazı bitkilerin dişi yada erkek çiçek taşıdığını ve bunların bir araya gelmeden bitkinin meyve veremeyeceğini biliyordu.
Tarih: 2016-12-18 10:14:18 Kategori: Tarih
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx